Wednesday, November 4, 2015

Endüstriyel İdeolojilerin Temelleri: Standardizasyon

Bir önceki yazı için Endüstriyel İdeolojilerin Temelleri: Tek Alanda Çalışmak sayfasını okuyunuz.

The Third Wave, Alvin Toffler, syf. 60-62

Pek çok kişinin en iyi bildiği 2. dalga kavramı "standardizasyon" kavramıdır. Endüstriyel toplumların birbirine benzeyen milyonlarca mal ürettiğini herkes bilir. Fakat pek az kişi, piyasa önem kazanmaya başladıktan sonra Coca-Cola şişeleri, elektrik ampulleri ve araba akşamından daha fazlasını standardize ettiğimizin farkındadır. Biz bu prensibi hayatın pek çok diğer alanına da uyguladık; bu akımın öncülerinden biri de ATT şirketini bir dev haline getiren Theodore Vail'den başkası değildi.

1860 yılında günlük işi tren hatlarından mektup ulaştırmak olan Vail, mektupların hiçbir zaman sonuç adresine aynı yollardan gitmediğini farketti. Çuvallarca mektup ileri, geri hareket ediyor, bazen sonuca varması aylar alabiliyordu. Vail, standardize edilmiş ulaşım yolu kavramını keşfetti, ki böylece aynı adrese giden her mektup hep aynı yolu takip edecekti. Bu sayede Vail postane kavramına devrimsel bir değişiklik getirdi. ATT'yi kurduktan sonra amacı Amerika'daki her eve aynı tip telefonu koymak olacaktı [..]

Vail, endüstriyel toplumların "Büyük Standartçıları" kategorisindeki ünlü kişiliklerden bir tanesidir. Eskiden makinist olan, sonra bir ideolog / danışmana dönüşen Fredrick Taylor bu kişilerden bir diğeriydi. Taylor yapılan bir işin, emeğin her adımını standardize ederek iş kavramını bilimsel hale getirebileceğini düşünmüştü. 20. yüzyılın ilk onyıllarında Taylor her işi yapmanın en iyi (standart) bir yolu, onu yaparken kullanılacak en iyi (standart) bir aracın, ve o işin tamamlanacağı kararlaştırılmış (standart) bir zaman dilimi olması gerektiğini iddia etti.

Bu felsefeyle kendini donatan Taylor, dünyanın en iyi bilinen yönetim gürüsü haline geldi. Yaşadığı zamanda, hatta sonrasında Marx, Freud ve Franklin ile karşılaştırılacaktı, ki emekçilerinden mümkün üretkenliğin en fazlasını çekip çıkarmaya iman etmiş kapitalistler, o verimlilik uzmanları, parça-iş yöntemleriyle ünlü Taylorizm'e gösterdikleri beğenide yanlız sayılmazlardı. Lenin, kendi ülkesinde Taylor'un yöntemlerinin sosyalist üretimde kullanılması emrini verecekti; İlk önce endüstriyelleştirici, sonra komünist olan Lenin standardizasyon prensibinin en sıkı takipçilerinden biri olacaktı.

Bu kadarla da kalmadı: 2. dalga toplumlarda iş yapmanın tekniğinde olduğu gibi ise alma yöntemleri de standardize edildi. Özellikle kamu hizmeti sektöründe ise almak için standart testler kullanıldı, bu sayede güya bir işe uygun olmayanlar "eleniyordu". Koca endüstrilerde maaş skalası standardize edildi; öğlen yemek saatleri, tatiller, hatta yaş tutma zamanları bile bu standardizasyon sürecinden kurtulamadı. Gençleri bu tür bir iş piyasasına hazırlamak için eğitimciler de standart müfredat hazırlamaya mecbur kaldı. Binet ve Terman adlı kişiler tarafından standardize zeka testleri icat edildi. Okulların not verme sistemi, okula alma prosedürleri, ve akreditasyon kuralları aynı şekilde standart hale geldi. Çok seçenekli sınav kavramı hızla topluma yayıldı.

Aynı sırada, kitle medyası tüm topluma standart imajları pompalıyor, milyonlarca insan aynı reklamları, aynı haberleri, aynı kısa hikayeleri okuyordu. Azınlık konuşma dilleri bağlamında; merkezi yönetimlerin baskıcı politikaları kitle iletişimin yayılması ile birleşince, Welsh ve Alsetyan gibi bölgesel şivelerin, hatta koca dillerin tamamen yokolma tehlikesi ortaya çıkacaktı. "Standart" Ingılızce, Fransızca, hatta Rusça diğer "standart olmayan" dillerin yerine geçmeye başladı. Ülkelerin değişik bölgeleri tıpatıp birbirine benzemeye başladı; aynı benzin istasyonları, aynı reklam panoları, aynı ev tipleri manzaranın parçası haline geldi. Standardizasyon prensibi hayatın her kesitinde kendini gösteriyordu.

Daha derin bir seviyede, endüstriyel medeniyetin ağırlık ve uzunluk ölçülerini standardize etmesi lazımdı. Bu sebeple endüstriyelleşmeyi Fransa'yı getirecek olan Fransız Devrimi'nin ilk icraatlarından birinin ölçü birimlerini standardize etmesi ve yeni bir takvim ortaya çıkartması raslantı olmamalıdır. [..] Dahası, sabit / standart fiyat kavramının kendini göstermesidir; Kuzey İrlanda'dan New York'a göç eden A. T. Stewart dükkanını açıncaya kadar satılan her ürünün fiyatı Kahire'deki Büyük Çarşı'da olduğu gibi, pazarlık sonucu kararlaştırılıyordu. Stewart, dükkanındaki her ürünün sabit fiyatı olduğunu deklare ederek, fiyat standardizasyonunu ortaya çıkardı, ki böylece devasa boyutlarda mal dağıtım (mass distribution) kavramının önündeki en büyük engellerden biri de kalkacaktı.

Diğer anlaşmazlıkları her ne olursa olsun, tüm 2. dalga düşünürleri standardizasyonun verimli olduğunda hemfikir idi. Bu yüzden 2. dalga, durmak bilmeyen bir standardizasyon uygulanması prensibi üzerinden toplumdaki farklılıkların dümdüz edilmesi sonucunu getirmiştir.

No comments:

Post a Comment